Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

Hz.Muhammed.



Hz.Muhammed

Hz.Muhammed’in babası; Abdülmuttalib’in en küçük oğlu Abdullah idi.

 

Anadan doğmadan Hz.Muhammed’in babası ölmüştü. Abdulmuttalib, sevgili oğlunun bu küçük yavrusunu; bağrına basmış ve onu pek ziyade sevmeye başlamıştı.

 

Hz.Muhammed, gitgide büyüyordu. Onun, ileride üstün bir kişiliği olacağı daha küçük yaşında belliydi. Bu aralık Abdulmüttalib ölmüş, onun yerine oğlu Ebu Talib geçmişti.

 

Abdülmuttalib ölüm döşeğinde iken, on bir oğlunu yatağı etrafına topladı ve onlara, küçük torunu Muhammed’e iyi bakmalarını vasiyet etti ve: Muhammed, istikbalin bir nurudur. O, pek büyük işler görecektir. Ona bakmayı ve hizmet etmeyi hepinize vesiyet ederim. Hanginiz ona bakacaksa, bana söz vermelidir... dedi.

 

Hazır bulunanlardan hepsi de, Muhammed’e bakmaya ve ona ellerinden gelen hizmeti yapmaya hazır olduklarını söz verdiler. İçlerinden Ebu Talib: Babacığım, bir de Muhammed’e sorunuz. O, hangimizi isterse, Muhammed’e o baksın... demişti.

 

Abdülmuttalip, küçük torununa sormuş ve 0 sıralarda altı yaşlarında bulunan Hz.Muhammed, hemen amcası Ebbu Talib’in kucağına atılmış ve onun boynuna sarılmıştı. Abdulmuttalib, torunun Ebu Talib’i seçtiğini anlamış ve her ikisine de hayır dualarda bulunmuştu.

 

Daha dünyaya gelmeden babasını ve dört yaşında iken annesini kaybeden Hz.Muhammed, böylece amcası Ebu Talib’in evine yerleşti. Ebu Talib, ona kendi evlatlarından daha iyi bakıyor; karısı Fatma da ona, bütün çocuklarından üstün tutuyordu.

 

Hz.Muhammed, büyüdükçe kendisini görenlerin sevgisini; iyi huylarıyle herkesin saygısını kazanıyordu.

 

Daha genç yaşında iken, fazileti ve emniyeti sebebiyle halk arasında Muhammedilemin adını almıştı.

 

Ümeyyeoğulları, Haşimiler’in hiç bir hareketlerini gözden kaçırmıyor; Mekke başkanlığını onların elinden almak ve onların yerine geçmek için fırsat kolluyorlardı.

 

Hz.Muhammed, İslam dinini yaymaya başlar başlamaz; Ümmeyeoğulları’nın ellerine çok büyük bir fırsat geçmiş: Haşimiler’den olan Hz.Muhammed: dinimizi tahkir ediyor...  Bizi, aba ecdadımızın taptığı putlardan ayırmak istiyor... diye, bir feryat yükselmişti.

 

Cahil Mekkeliler, Hz.Muhammed’e düşman kesilmişlerdi.. Onu öldürmek için fırsat arıyorlardı. Fakat, Mekke’nin başkanı bulunan Ebu Talib, yeğenini koruduğu için, ona ilişemiyorlardı.

 

Tarihte Emeviler adını alan Ümeyyeoğulları’nın, Haşimiler adını alan Hz.Muhammed ailesine düşmanlıkları bütün şidetiyle ortaya atılmıştı.

 

Hz.Muhammed, kırk yaşında iken, peygamberliğini ilan etmişti. Ona ilk iman edenler, imam Ali ile eşi Hadice-tül Kibriya olmuştu.

 

İmam Ali, Ebu Talib’in küçük oğlu idi. Bir kıtlık yılı, Ebu Talib, bütün sevetini fakirlere dağıtmış, kendisi sıkıntı içinde kalmıştı. Ailesi kalabalıktı. Akrabaları ona yardım etmek maksadıyle her biri onun çocuklarından birini kendi yanına almak istedi. Hz.Muhammed de imam Ali’yi amcasından aldı. Daha küçük yaşında iken imam Ali, Hz.Muhammed’in evine yerleşti ve Mekke başkanı bulunan Ebu Talib de sıkıntıdan kurtuldu.

 

İmam Ali, Hz.Muhammed’in terbiyesi altında büyüyor ve gelişiyordu. İmam Ali’nin yüksek zekası, görenleri hayran edecek derecede idi. Ahlakı, meziyetleri, kendisi ile temas edenler üzerinde büyük  bir etki bırakıyordu.

 

İlk vahiy indiği zaman, imam Ali, on iki yaşında idi. Hz.Muhammed, bu sırrı eşi Hadice-tül Kibriya’ya ve imam Ali’ye açtı. İmam Ali, terredüt etmeden Hz.Muhammed’e iman etti.

 

Ertesi gün Ebu Talib, Hz.Muhammed’i görmeye gitmişti. Onu evde bulamayınca, nerede olduğunu sordu. Hadice de imam Ali ile birlikte Harra dağına gittiklerini söyledi.

 

Hz.Muhammed, son yıllarında sık sık Harra dağına gider, orada ibadet ederdi. Ebu Talib, Harra dağına giderek, mağarada hz.Muhammed’in imam Ali ile birlikte ibadet ettiklerini gördü ve onların ibadetlerini bitirmesini bekledi. Sonra Hz.Muhammed’e: bu yaptığın ibadetin ne olduğunu anlatır mısın? diye sordu.

 

Hz.Muhammed: Amca, ben, yerleri ve gökleri yaratan Allah-ü Taala’nın Peygamberiyim. Bana Allah tarafından vahiy geldi. Ona ibadet ediyorum... cevabını verdi.

 

Ebu Talib, oğlu Ali’ye: Oğlum.... Amcan oğlu, Hak dininin rehberidir. Onun gittiği yol, doğru yoldur. Sakın ondan ayrılma ve daima onunla birlik ol!... dedi.

 

Sonra da Hz.Muhammed’e: ya Muhammed! Mekkeliler, seni hoş görmiyecekler. Onlara iyi muamele et. Fakat korkma, ben sağ oldukça, sana kimse bir şey yapamaz.... dedi ve oradan ayrıldı.

 

Ertesi gün Ebu Talib, büyük oğlu Cafer’i alarak Harra dağına gitti. Yine Hz.Muhammed ile imam Ali, ibadet yapıyorlardı. Ebu Talib, oğlu Cafer’e: Oğlum... Amcan oğlu Muhammed, Allah’ın elçisidir. Onun dini, Hak dinidir. Kardeşin Ali, onun sağında ibadet ibadet ediyor. Sende onun soluna geç ve ona tabi ol! dedi. Ebu talib, ilk müminlerindendir. Fakat imanını belli etmemiştir. Hikmeti de şu idi: Bütün ada cehalet içindeydi. Kanun, nizam, ahlak nedir, bilinmiyordu. Bir kadının doğurduğu çocuk kız olursa, babası kumu açıyor, çocuğu kumun içine gömüyordu.

 

Her Kabilenin kendine mahsus bir putu vardı. Seyyar kabileler, put bulamadıkları zaman, çakıl taşlarını topluyor, develerini üzerine işetiyor ve bu taş yığınlarına tapıyorlardı.

 

Ahlak adına bir şey yoktu. Bir kadın, aynı zamanda ondan fazla erkekle birden evlenebiliyordu. Bazı aile kadınları damlarına bayrak dikiyor ve onca adamlarla zina ediyorlardı. Doğurdukları çocuğa, kadının gösterdiği adam, baba olmak zorundaydı. Bunun gibi onca çağdışı ahlaksızlıklar mevcuttu.

 

Emevilerin başkanı Ebu Süfyan, bu sıradan zina yapan kadınlardan biriyle temas etmiş ve doğan çocuğu evlatlığa kabul etmek zorunda kalmıştı.

 

İşte oda böyle bir cehalet içinde yüzerken, Hz.Muhammed meydana çıktı. O’nun getirdiği din, bütün düşünceleri altüst ediyor, bütün akideleri yıkıyordu. Emeviler, bundan yaralanmanın yolunu bulmuşlardı. Yukarıda anlatığımız gibi, halkı Hz.Muhammed’in ve daha doğrusu Haşimiler’in aleyhine kışkırtıyorlardı. Amaçları, başkanlığı, Haşimiler’in elinden almaktı.

 

Halk, Hz.Muhammed’i öldürmeye hazırdı. Ama Mekke başkanı Ebu Talib, Hz.Muhammed’i koruyordu. Bu nedenle kimse ona ileşemiyordu.

 

İşte Ebu Talib’in imanını açığa vurması Hz.Muhammed’i korumak düşüncesinden ileri geliyordu.

 

İslamiyet, gidgide büyümeye ve her sınıf halk arasında taraftar bulmaya başladı. En fakir ailelerden, en soylu ailelere kadar İslamiyet’i kabul edenler vardı. Soylu ailelerden olan müslümanlara pek eza ve cefa edilemiyordu. Ama fakir müslümanlar, pek büyük işkence görüyordu. Örneğin, Kafirler(İnaçsızlar) ilk müslümanlar’dan Ammar Yaser’in babasıyle annesini yakalayıp, Hz.Muhammed’e sövmeleri için onları tazyik etmişlerdi. Fakat bu saf temiz müminler, onların isteğini yapmamışlardı. Bu nedenle ikisinin de derileri diri diri yüzülmüştü. Anasıyla babasını böylece şehit ettikten sonra, sıra Ammar’a gelmişti (Lütfullah Ahmet – Hz.Muhammed’in Hayatı ve Kuduğu Dinin Esasları adlı eserden.).

 

Ammar Yaser’in derisini yüzmeye başlarken bu haber, Hz.Muhammed’e geldi. Hz.Muhammed Ona: dinsizlerin isteğini söyle ve kendini kurtar.... diye haber göderdi.

 

Ammar da öyle yaptı ve kurtuldu. Bu olay üzerine Hz.Muhammed, müslümanlara göç etmelerini emretti. Müslümanlar da kafile kafile Habeş’e göç etmeye başladılar.

 

Emeviler, bütün kabileleri müslümanlar aleyhine kışkırtıyor, onları koruyan Haşimilere boykot yapmalarını teklif ediyorlardı. Sonunda istedikleri oldu. Müslümanlar şaabı Ebu Talip denilen, Ebu Talip mahallesine sığınmak zorunda kaldılar. Bu kuşatma, üç yıl sürdü. Bununda bir sonuç vermediğini gören Kureyşiler, kuşatmadan vaz geçtiler.

 

Bu sırada Hz.Muhammed’in sevgili karısı Hadice, üç gün sonra da sevgili amcası Ebu Talip dünyasını değiştirdi(öldü).

 

Hz.Muhammed koruyucusuz kalmıştı. Medine’ye göç etmeye karar verdi ve bu sırrı, sırdaşı imam Ali’ye bildirdi.

 

Mekke başkanları, Hz.Muhammed’i öldürmek için tertibat almışlardı. Haşimiler tarafından kan davası çıkmaması için her kabileden bir başkan seçilmişti. Yedi kabilenin seçtiği yedi başkan, gece Hz.Muhammed’in evine girerek, O’nu, yatağında öldüreceklerdi.

 

Belli gün gelmiş, gece olmuştu. Yedi kabile başkanı, Hz.Muhammed’in evinin etrafında pusu kurmuşlardı. Ev halkının uyumasını bekliyorlardı. Fakat gece epeyce ilerlediği halde, henüz evde uyumayanlar vardı. Sonunda ışıklar södürülmüş, herkes yatağına çekilmişti.

 

Kapı aralığından bakan Ebu Sufyan, Hz.Muhammed’in bahçede yattığını söyledi ve biraz daha bekledikten sonra, yedi kişiden birisi bahçe duvarından sessizce inerek kapıyı açtı. Hava sıcak olduğu için Hz.muhammed bahçede yatıyordu. Daima örttüğü yeşil örtüsü de üzerindeydi.

 

Yalınkılıç yürüyen başkanlar, yatağa yaklaştıkları sırada, birdenbire birisi yataktan fırladı. Elinde kılıç bulunan bu adam, Hz.imam Ali idi. Hz.Ali, herkesi titreten gür bir sesle: Kimdir o? diye haykırmıştı.  

 

Kabile başkanları, Hz.Muhammed’in yatağından Hz.Ali’nin fırladığını görünce, şaşırmışlardı. Ne yapacaklarını bilmiyecek bir halde idiler. İmam Ali’ye saldıracak olurlarsa, içlerinde birkaçının öleceği muhakaktı. Hem, amaç da hasıl olmıyacaktı. Çünkü onlar Hz.Muhammed’i öldürmeye gelmişlerdi. Bunu düşünen başkanlar, geriye dönmüşlerdi.

 

Hz.Muhammed, alaca karanlıkta, Ebu Bekir’le birlikte arka kapıdan çıkmış, Medine yolunu tutmuştu. Birkaç gün sonra da imam Ali, Hz.Muhammed’in kızı ana Fatima’yı alarak Medine’ye gitti.

 

Medine, İslam Peygamberi’nin büyük bir heyecanla karşılamıştı. Hz.Muhammed, Mdine’ye göç ettikten sonra da Emeviler, boş durmuyorlardı. İlk çarpışmalar, Bedir denilen yerde oldu. Burada yüz müslüman’a karşı kafir ordusu binden fazlaydı. Fakat gerçek müslümanların saldırıları ve Hz.Muhammed’in amcası Hz.Hamza ile amcası oğlu imam Ali’nin kahramanlıkları sayesinde savaş, kafirler aleyhine bitmişti. Emevi başkanlarından birçoğu ölüler arasında bulunuyordu.

 

Emeviler, Bedir intikamını almak için, üç bin kişilik bir ordu toplamış, Medine üzerine yürümüşlerdi. Bu savaş da Uhud dağı eteklerinde oldu. Üç bin kişilik emevi ordusuna karşılık müslümanlar dokuz yüz kişiden fazla değildi. Silahları da eksikti. Ama imam Ali ile, Peygamber’in amcası Hz.Hamza’nın saldırıları karşısında kafirler’in mukavemeti kırılmış ve orduları perişan olmuştu.

 

Bu sırada Emevi ordusunun süvari komutanı bulunan Halid ibni Velid’in, arkadan saldırmasıyla müslümanlar, fena bir duruma düştü ve Peygamber’in sevgili amcası Hz.Hamza şehit edildi.

 

Emeviler başkanı Ebu Sufyan’ın karısı Hinde, Bedir intikamı’nı almak için ahdetmişti. Kölesi vahşi’ye: şu üç adamdan, Hz.Muhammed, imam Ali ve Hz.Hamza’dan birisini öldürecek olursan, istediğini yaparım..... demişti.

 

Hinde’yi seven Vahşi, fırsat ararken birdenbire İslam ordusu bozulmuş, «Muhammed öldürüldü» diye bir ses yükselmişti. Bu sesi işiten Hz.Hamza, Peygamber’in bulunduğu yere koşarken Vahşi, pusudan fırlamış, elindeki harbe(kısa mızrak) ile Hz.Hamza’nın sol böğrünü yarmıştı ve O’nu kanlar içinde yere yuvarlandığını görünce, Hinde’ye koşarak müjdesini vermişti.

 

Bu haberi alan Hinde, büyük bir sevinçle Hamza’nın düştüğü yere koşmuş ve Hz.Hamza’nın çiğerini çıkararak çiy çiy yemişti. Bu nedenle Hinde’ye, Akiletül’ekbad = ciğerler yiyen adı verilmişti.

 

Hz.Muhammed’in öldüğü haberini alan imam Ali, Hz.Muhammed’in bulunduğu yere koşmuş, O’nun bir çukura yuvarlandığını görmüş, çukurdan çıkarıldıktan sonra önüne geçerek kılıcı kırılmaya kadar Peygamber’i savunmuştu.

 

Hz.Ali’nin kılıcının kırıldığını gören Peygamber, belindeki kılıcını imam Ali’ye vermiş. Hz.imam Ali de bu Zülfikar kılıcıyla ortalık kararıncaya kadar Peygamber’i savunmuş ve Uhud savaşı da böylece bitmişti.

 

Emeviler, müslümanları yok etmek için son son bir harekete daha geçmişlerdi. Bütün Arap kabilelerini bir araya getirerek, on bin kişilik bir kuvvetle Medine üstüne yürümüşlerdi. Hendek savaşı adı verilen bu savaşta da imam Ali’nin kahramanlığı, Hz.Muhammed’i kurtarmıştı.

 

Bundan sonra savaş, Emevilere yüz çevirmiş, İslamiyet bir tarafta dal budak salmaya başlamış ve Haşimiler’in şerefini bir kat daha yükseltmişti.

 

Bu durum, Emevilerin, Haşimiler’e karşı besledikleri rekabet hislerini, artık sönmek bilmeyen bir ateş haline getirmişti.

 

Sonunda, günden güne kuvvetlenen Hz.Muhammed, Mekke’ye girmiş, Emevi başkanları da kılıçtan kurtulmak için müslümanlığı kabul etmişlerdi.

 

Hz.Muhammed’in bu başarısı büyük bir etki meydana getirmişti. Aradan geçen savaşlardan Ebu Cehil gibi bir takım fesat başılar öldürülmüştü. Ebu Sufyan ile taraftarları da artık Hz.Muhammed’in kudretine boyun eğmek zorunda kalmışlardı.

 

Bu nedenle ortalığa bir sükünet gelmiş ve bu sükünet, Hz.Muhammed’in vefatına kadar devam etmişti. Fakat; Hz.Muhammed’in ölümü, üzerini kül kaplayan ateşin tekrar ateşlenmesine sebebiyet vermişti.

 

Ebu Bekir’in hilafet zamanında Emevilerin eski aile rekabeti, yavaş yavaş amacını değiştirmiş, İslam topluluğunun başıra geçerek, başkanlığı elde etmek isteyen bir kuvvet şekline girmişti. Ümmeye’nin torunlarıyle taraftarları, adeta siyasi bir fırka niteliği almışlardı.

 

Emeviler, ustaca düzenlenmiş bir programla hareket etmektelerdi. Bu proğram esası da, şunda ibaretti: açıktan açığa muhalefet göstermemek ve sonucu, şüpheli olan mücadelelere girişmiyerek, barışcı hareket etmek.....

 

Önemli memuriyetleri birer birer ele geçirdikten sonra; Emevi ailesi’nden bir zatı, başkanlık makamına getirmek....

 

İkinci halife Ömer zamanında Ebu Sufyan’ın oğlu Muaviye, Suriye valiliğine atandı. Yine Emeviler’den Amr As da kırk bin kişilik bir ordu ile Mısır’a giderek orayı istila etmişti.

 

Halife Ömer’in bir hançer darbesiyle ölümüne kadar bu program başarıyla uygulanmıştı; Emeviler’in gizli faaliyet şebekesi, her tarafa gerilmişti.

 

Ömer, hançer darbesi yer yemez ölmemişti. Ölüm döşeğinde, kendisine bir halife tayin etmesi tavsiye edilmişti. Fakat, o, bunu kabul etmeyerek, ölümünden sonra halife geçimini altı kışiden kurulu bir komisyona havale etmişti.

 

Bu komisyonu teşkil eden kişilerin bir kısmı Emevilerdendi. Bir kısmı da derhal Emeviler tarafından elde edilmişlerdi. Onun için, Ömer ölünce, toplanmışlar, hilafet makamına, Emevilerin en yaşlısı olan Osman’ı seçmişlerdi.

 

Kitap: Kerbela Vakası –Ziya Şakir

Ekleyen: Seyyid Hakkı

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...