Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

Günlük yaşamda Aleviler -5

GÜNLÜK YAŞAMDA ALEVİLER (5)

'Çocuk din dersine girmesin diye dava açtım, 5 olan notları bu sene 1'e düştü'

02/02/2006

DEMET BİLGE ERGÜN -İSMAİL SAYMAZ Okul hayatı, hemen hemen her Alevinin benliğinde derin izler bırakan ayrımcılık öykülerinin yoğunlaştığı yerlerin başında geliyor. Anlatılanlara bakılırsa, çocuğun nispeten korunaklı olan aile hayatından çıkarak toplumsallaşmaya ve bilgilenmeye başladığı yer olan okullar, bir Alevi çocuğu için aynı zamanda 'farklı' olduğunu keşfettiği yer anlamına da geliyor. Ancak bu keşif hemen her zaman üzücü biçimde gerçekleşiyor.

Öykülerin ezici çoğunluğu, özellikle din derslerinin hem içerik hem de uygulama olarak bu 'farklılığı' olumsuz vurgularla ortaya çıkmasına yol açtığına işaret ediyor. Bu nedenle konuştuğumuz kişilerin bir kısmı derslerin kaldırılmasını, bir kısmı zorunlu olmaktan çıkarılmasını, bir kısmı da içeriğinin ve uygulamasının değiştirilmesini, Aleviliğin de gereği gibi anlatılmasını istiyor. Yaşananlar, bazı ailelerin din derslerini yargıya taşımasına yol açmış durumda.

Dizinin bu bölümünde, dava için iki kişinin görüşlerini aktarıyoruz.

'Nar gibi kızardım' 
"Benim dönemimde de din dersleri zorunluydu. Din öğretmeni yedinci sınıta iki sırayı birleştirip namaz kıldırmıştı. Beceremedim. 'Dua bilmezsiniz, namaz bilmezsiniz siz nesiniz' diye bağırmıştı arkadaşlarımın arasında utançtan nar gibi kızardığımı hiç unutamam. Annem bize daima, 'Alevi olduğunuzu, Tuncelili olduğunuzu sakın kimseye söylemeyin' diye telkinlerde bulunurdu. Annemle hastaneye gidişlerimizi sıra beklerken kadınlar arasında sohbet başlardı, 'Bacım nerelisin' diye sorarlardı. Annem 'Elazığlıyız' derdi. Elazığ'da Alevi-Sünni karışık olduğundan Alevi olduğumuz anlaşılmasın diye söylediğini ben çok sonraları anladım. Bir Alevi öğretmenimin başımı okşamasını, yalnız olmadığımı söylemesini de asla unutamam..."

Küçüklükten beri yaşadıklarını yukarıdaki sözlerle anlatıyor Hatice Köse ve kendi deyimiyle 'benliğine kazınanların' kendisini duyarlı hale getirdiğini dile getiriyor.

Alevi gençleri için okullarda Sünni İslam anlayışını temel alarak verilen ve zorunlu tutulan 'din kültür ve ahlak bilgisi' dersinin yarattığı etkiler çoğunlukla benzer biçimde dile getiriliyor ve en büyük sorunlardan biri olarak görülüyor.

Sıkıntıdan hukuki itiraza  
 Kapı komşusundan Alevi olduğunu saklayan ailesinden aldığı bilgilerle, okulda öğretilenler tamamen farklıydı. Buna karşı çıkmak 'fişlenmek' demekti. Büyük şehirlerdeki yaşam, bu 'baskı'nın da sorgulanması ve reddedilmesi anlamına geliyordu. Anne babalar buna karşı çıkmakla kalmadı, konuyu mahkemelere taşıdı. Hatice Köse, oğlunun 'zorunlu din derslerinden muaf olması' için dava açan ilk kişi.

Köse anlatmaya devam ediyor:

"Oğlum altıncı sınıfa başladı. Din dersinde işledikleri konuları gelip anlatıyordu. 'Anne biz gâvur muyuz? Niye namaz kılmıyoruz, oruç tutmuyoruz' diye sorular soruyordu. Binlerce Alevi çocuğu okuyor okullarda ve inançları istismara, asimilasyonauğruyor. Ancak yine de ben aslında dava açmayı düşünmemiştim. Ta ki ramazan ayı gelip de din hocası her Müslümanın oruç tutması gerektiğini anlatıp onları oruca ikna edinceye kadar. Oğlum sınıftaki herkesin oruç tutacağını onun için oruç tutacağını söyledi. Ona Alevi olduğumuzu ve inancımızda ramazan orucu olmadığını anlattım ikna oldu. 2004-2005 eğitim yılında yine ramazan orucu dönemi geldi. Din hocası oruç konusunda yine çocukları telkinlerde bulunmuştu. Oğlum oruç tutacağını, sınıfta hemen hemen herkesin oruçlu olacağını ve yemekhaneye inince arkadaşlarının kendisiyle dalga geçeceklerini söyledi. Bu benim için son damla oldu."

Talep uygun görülmedi
"Yıllar önce benim yaşadıklarımı oğlum da yaşıyordu. Anadolu Alevi Bektaşi inancıma sahip çıkarak, çocuğuma bunları yaşatmama, Anayasa'nın ve uluslararası hukukun bana verdiği haklarımızı almak için hukuk mücadelesi kararı verdik. 16 Şubat 2005'te valiliğe oğlumun zorunlu din derslerinden muaf tutulması için dilekçeyle başvuruda bulundum. Martta talebimizin uygun görülmediği yanıtı geldi. Mayısta da idare mahkemesine dava açtık."

'Resim ve müzik 1 olur mu?'   
Öykünün devamı ise daha da sarsıcı, söz yine Hatice Köse'nin: "Resim ve müzik dersi 'bir' olan kaç öğrenciye rastladınız? Oğlum şu an sekizinci sınıf öğrencisi bugüne kadar 5 olan bu dersler bu yıl 1 geldi. Baskıyı bazen de böyle hissedersiniz. Anadolu Alevi Bektaşi inancı hoşgörü ve sevgi temalarıyla işlenmiştir, başkalarının inançları bizim için kendi inancımız kadar kutsaldır. Kendi inacımızada aynı hoşgörüyü, insani bakışı talep etmenin hakkımız olduğunu düşünüyorum. "

Davalardan birini de Çengelköy'de yaşayan Ali Kenanoğlu açtı.

Hubyar Sultan Ocağı'na bağlı, üniversite mezunu bir 'dede adayı' olan Kenanoğlu, 12 Haziran 2005'te İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvurarak, dördüncü sınıfta okuyan oğlunun 'zorunlu din dersi almasını istemediğini' belirtti. Bu başvuruya yanıt verilmeyince o da mahkemeye başvurdu.

Dilekçede şu görüşlere yer verildi:

"Oğlum, iradem dışında zorunlu olarak dini eğitime tabi tutulmakta, davayı kazansam dahi ülkemizde mahkemelerin iş yoğunluğu nedeniyle davayların uzun sürmesi sebebiyle istediğim amaca ulaşmam ortadan kalkacak ve oğlum eğitim süresince zorunlu olarak dini eğitim almış olacaktır. Bu uygulamanın oğlumda yaratacağı sorunları sonradan ortadan kaldırmak olanaklı olmayacaktır. Mağduruyitemizin giderilmesi için yürütmeyi durdurma kararı verilmesini talep ediyoruz."

Bir dava da AİHM'de
Zorunlu din dersleriyle ilgili bir dava da AİHM'ye taşınmış durumda. İstanbul'da yaşayan H.Z., kızının 'zorunlu din dersi' almaması için önce İstanbul Milli Eğitim'e başvurdu. Olumsuz yanıt gelince dava açıldı. Mahkeme, Anayasa'nın 24'üncü maddesine dayanarak davayı reddetti. Danıştay kararı onayladı. Türkiye'de iç hukuk yolları tükenince H.Z.'nin avukatı Kazım Genç dosyayı 2004'te AİHM'ye götürdü.

Aynı zamanda Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı olan avukat Genç, "AİHM'ye dosyayla birlikte din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarını gönderdik. Mahkeme kitaplarda Alevilik'ten tek satır bahsedilmediğini saptadı. AİHM dosyayı karar vermek üzere incelemeye aldı" dedi. AİHM ya uygulamayı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin inanç özgürlüğü ve eğitimle ilgili hükümlerine aykırı bularak bu aykırılığın giderilmesini isteyecek, ya da sözleşmeye uygun bulacak. AİHM'nin kararı Türkiye'de bu konuda açılmış davaları etkileyebilecek.


      'Sevdim, evlenemedim'

  • Nevruz Gündüz: 32 yaşındayım. Evliydim, ayrıldım. Eşim Aleviydi yine de çok sorun yaşadık. Alevi-Sünnilik bence hiç önemli değil. Aileme bunu anlatmaya çalışıyorum. 'Eşim Aleviydi, bakın ne oldu, önemli olan insanların anlaması' diyorum. Bütün arkadaşlarım Sünnidir. Çok iyi anlaşırım. Ancak ailelerde dedelerin baskıları var. Dedeler bu konuda sert davranabiliyor. Genç dedeler daha yumuşak davranmaya çalışıyor. Ama bence önleri fazla açık değil. Çok fazla soyutlanmamak için büyük dedelere uymaya çalışıyorlar.
  • Kevser Ağgül: Bilgisayar sektöründe çalışıyorum. 32 yaşındayım. Alevi olduğum için bir sorunla karşılaşmıyorum ama, geçmişte yaşananlar var, önyargılar var. Alevi-Sünni evliliğine karşı değilim. Ailemizde böyle evlilikler var. Önce kuzenim bir Sünniyle kaçıp evlendi. Aile büyükleri tepki gösterdi. Biz gençler olarak daha duyarlıydık. Sonra aileler sakinleşti. Sünni damatlarımız, gelinlerimiz oldu. Sorun yaşamıyoruz. Zaten insanlar birbirini tanıyınca ayrım ya da sorun kalmıyor. Sünni bir arkadaşım vardı. Aynı apartmanda oturuyorduk. Alevi olduğumuzu bilmiyordu. Bu konu hiç açılmamıştı. Ancak bir gün evdeki Hz. Ali resmini gördü. Şaşkınlıkla döndü ve 'Alevi misiniz' diye sordu. Alevi olduğumuzu söyledim. O da 'Ben Alevileri böyle bilmiyordum. Sizinle bizim aramızda fark yokmuş' dedi. Onlardan farklı olmadığımızı görmüş, önyargılarının esiri olmamıştı.
  • Erdal Çalış (28): Annem Sünni, babamsa Alevi. Anne tarafına yakın hissediyorum kendimi. Büyük çelişki yaşamadım. Alevilerin 'Sünnilerden kız almayız' gibi tavırlarını sevmiyorum. Evli değilim. İleride kızım veya kız kardeşim seviyorsa gözüm kapalı Sünniye de, Aleviye de veririm. Bir ömür yaşayacak olan o.
  • Bülent Çevik (35): Serbest meslekle uğraşıyorum. Kız kardeşim bir Sünni ile evlenmek isterse karşı çıkmam. Bir zamanlar bir kız sevmiştim, Alevi olduğum için vermediler. Cemlere giderim, elimden geldiğince ibadet yaparım. Alevi televizyonlarını bir arkadaşımın evinde uydu yayını var, oraya gidip izliyorum.

'Gençler uzaklaşıyor'
Müslüm Olkan, Kartal'daki 187 üyeli Erzincan Yardere Köyü Derneği'nin başkanı, mühendis. Olkan şunları anlayor:

"Çoğumuz burada fabrika işçisi. Birlikteliğimizi yitirmemek için toplandık. Derneğimizde kır gezileri ve piknik düzenleniyor, cenazelerimize sahip çıkıyolerin. Burada bir baskı ya da ayrımcılık gördüğümüzü söyleyemem. Kemah'ta etrafımız Sünni köylerle çevriliyken de rahattık. En büyük sorunumuz, gençlerimizin kültürlerinden uzaklaşması. Düğünlere, derneklere gençler de gelsin istiyoruz. Hatta ailelere bu konuda baskı yapıyoruz."


Küçük sözlük

GÖRGÜ    
Görgüden geçmekle kazanılan deneyim. 'Görgü ayini'ne görgü cemi deniliyor. Bu da, ikrar tazelemek, bu yolla tövbe etmek, ruhsal açıdan temizlenmek için yapılan cemi ifade ediyor. Görgü cemi genellikle musahipler, daha önce görülmüş olanlar ve görülmeye talip olanlar için yapılır. Her Alevi, yılda bir kez görgüden geçer; hal ve durumunun sorgulamasını yapar; ikrarını tazeler ve topluma hesap verir. Cemde şikâyet edilenle şikâyet eden, sonuçta birbirini razı etmek zorundadır. Kimse kimseyle küs, dargın ve kavgalı kalamaz. Görgüden geçen talipler, daha önce yaptıkları hataları tekrarlamamaya da söz verirler.

GÖNÜL

1.      İnsanın marifete erişme gücü.

2.      'Tanrı evi' anlamında, Tanrı'nın tecelli ettiği, görünüş alanına çıktığı ve Tanrı ile ilgili bilgilerin geldiği yer; insanın, Tanrı yoluna açılan kapısı olarak algılanan ve kutsal sayılan iç varlığı.

AŞK

1.      Tanrısal varlığı, içten gelen bir eğilimle sevme.

2.      Tanrısal sevginin insanı bütünüyle egemenliği altına almasıyla belirmesi; sevenin sevilende kendini yok etmesi, sevenin yok yalnızca sevilenin var olması, sevenle sevilenin bir olması durumunu sağlayan sevginin son aşaması.

Aşk-ı hakiki: İlahi aşk.

Aşk-ı manevi: Tanrı aşkı.

Aşk-ı mecazi: İnsanın insanı ya da diğer yaratıkları sevmesi.

(Esat Korkmaz'ın Kaynak Yayınları'ndan çıkan Alevilik-Bektaşilik Terimleri Sözlüğü'nden alındı.)

Okurdan Radikal'e gelenler

Bunları artık aşmalıyız
22 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Eğitimim boyunca mezhebimi açıklamak zorunda kalmadım, üniversitede ise sınıfımızın mail grubuna gelen, 'Aleviler sapıktır' mail'i üzerine birkaç kişinin bildiği gerçeği söyledim ve bir cevap mail'i yazdım. Konu sınıftaki Alevileri çok üzmüştü. Genel tepki, "Artık susmayacağız" şeklindeydi. Sünni baskın zihniyetten öğrencilerden selamını kesenler oldu ama cevaben yazdığımız mail'i destekleyen Sünni arkadaşlarımız da oldu. Benim buradan çıkardığım ders, kimliğimizin bilinmemesine üzülmek değil, 21.yüzyılda hem de mühendislik okuyan aklı başında öğrenciler tarafından bilinmemesine tepki gösterebilmekti. Bunları artık aşmalıyız ve böylece demokratikleşme mücadelesine köstek olmamalıyız. (Özgür Celbiş)

Bir gün herkes 'bizden' olabilmeli
Sünniyim.Uzun süre karantina gerektiren bir durum için hastanede yattım.Yaşlı bir teyze vardı ve kendi kızları hastalığından dolayı korktukları için yardım etmiyor, ihmal ediyorlardı. Durumuna üzüldüğüm için elimden geldiğince ilgileniyor, şahsi temizliğine yardımcı oluyordum. Bir gün bir hastabakıcımız yaşlı teyzeye ben yardım ederken, "Bizden misin?" diye sordu. Şaşırmıştım.Teyze, "Elbette bizden, hem de bizden daha çok bizden" dedi. Düşüncem, Aleviler hep kendi içlerindeler, bizi fazla aralarına almıyorlar.Çalıştığım işyerinde de çok arkadaşım var ve gördüğüm birbilerine aşırı bağlı olmaları, kollamaları. Sırf Alevi olmaları, birbirlerine bağlı olmaları için yeterli.Gene de değişimler de oluyor. Bir çok Sünni-Alevi evlenmesine şahit oluyorum. Umarım herkesin 'bizden' olacağı günler yakındır. (Ayşe Yılmaz)

Devletin işi mi?
Alevi olduğum için yaşadığım en acı deneyim, lisedeki din hocamızın bir defasında sınıfa kızdığında, "Alevi misiniz be!" diyerek bağırması oldu. Buna neden tepki vermedim diye kendime sonradan çok kızdım. Bir diğeri de yine lisede başka bir hocanın derse her gelişinde kimlerin oruç olup olmadığını sormasıydı. Sınıfın tamamına yakını parmak kaldırırdı. Burada amaç, oruç tutmayanları baskı altına almaktır. Alevi bir ailede doğmama rağmen henüz cemevine gitme fırsatım olmadı, fakat hükümet ve devlet görevlilerinin, cemevlerinin ibadet yeri olmadığını söylemesini anlayamıyorum. Bu konuda yorum yapmak devletin mi işidir? Eğer Aleviler cemevlerinin ibadet yeri olduğunu söylüyorsa orası bir ibadet yeridir. (Doğan Zer)

KAYNAK: Radikal

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...