Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

ANASAYFA

 

5-6 Mayıs, Hıdırellez bayramınız mübarek olsun...
5-6 Mayıs gecesi, Hızır nebi ile Ilyas nebinin buluştuğu gündür. Baharın habercisi, doğanın renga renklere bürünmesinin işaretidir. Bu kutlu günlerin yüzü suyu hürmetine tutulan dilekler, okunan gülbenk ile dualar, gönüldeki muratlar kabul olsun.  

Pirimiz Hünkar Hace Bektaş-ı Veli‘nin evrensel dostluk, barış ve kardeşlik felsefesi tüm dünyaya hakim olsun. Mazlum insanların dayanışması, birlik ve beraberliği daim olsun.  

Hıdırellez bayramı; Insanların umut kaynağı olan yardım beklentisinde kendi kendilerini tatmin etmelerinin sonucundan doğan bu bayram, şükür ve şükranlarını ifade etme sevincidir. 

Doğanın canlanması ve tekrar yaşamaya başlaması, bahar yada yaz mevsimimin gelişi dünyanın neresinde olursa olsun insan yaşamında önemli bir yeri vardır. Hıdırellez geleneğiyle ilgili olarak yaygın olan inanç, Hızır nebi ile Ilyas nebinin bir araya geldiği yani yeryüzünde buluştukları günün anısına kutlamaların yapılmasıdır. Diğer bir deyimle bereketi, varlığı, huzuru sembollize eden bir kutlamadır. 

Doloayısıyla Halkların inancına göre Hızır nebi, çok geniş bir coğrafyada görülmüştür. Bu nedenledir ki, görüldüğü her yerde: Hızır evi, Hızır çeşmesi, Hızır gölü, Hızır daşı, vs. gibi adlar verilmiştir. 

Hıdırellez veya Hızır Ilyas, bayramınız mübarek olsun. Insanlık alemi için barışa, hoşgörüye, kardeşliğe ve dostluğa vesile olması dileğiyle.
Aşk ile, insanı ölümsüz kılan ilmin sırrına varan ulu Erenlerin demine Huu… 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Insanlar, okuma ve araştırmadan neden korkarlar?
Okumak, araştırmak yeniliğe açılan kapılar sözkonusudur. Yani kişi kendi düşüncesini ve yaşam tarzını değiştirmek zorunda kalabilir. Rutin haline getirilmiş bir yaşam tarzına sahip olan insanlar, başka bir yaşam tarzını veya yeni bir yaşam ortamına uyum sağlamayı pek istemezler. Istememenin sebebi, değişimden ötürü öne çıkan stres gibi faktörler söz konusudur.  

Bu nokta da esas faktör, insanların bu yeni değişime veya duruma hazır ve istiyorlar mı?
Işte sorunun cevabı burada yatmaktadır.  

Çağın insanı dolayısıyla medeni insan olmaya gayret edenler elbetteki kendilerini yenilemeye, olgunlaştırmaya, çağın ilim ile bilimine sahip ve teknolojisine uyum sağlamaya gayret etmiş ve insanlığa faydalı insan olmayı başarmışlardır.   

Korkuya neden olan yeniliklere, değişimlere hazır olmaması veya istememesi, tembellik ve rahatlıktan öteye bir durum değildir. Rahatlığı, yorulmamayı seven insanlar çağın hiç bir döneminde değişim ve yeniliklerden yana olmadıkları gibi insanlara ve insanlığa faydalı olamamışlardır. 

Ancak unutmayalım ki yaşam kendini hep yeniler, yenilemiş ve yenilemek zorundadır. dolayısıyla bu değişim ve yeniliklere insanlar da uyum sağlamak zorundadır. 

Peki uymayan veya uyum sağlamayan toplumların konumu ne olur? Uyum sağlamayan toplumlar, middesini doyurmaktan başka bir iyiliği yoktur. Bu gibi toplumlar, kendini yenileyen ve çağa uyum sağlayan toplumların kölesi olmak zorunda kalacaklardır.   

Eğer amaç insanlığa faydalı ve sorumluluğun bilincinde olmak ise, o zaman insanlar kendini sürekli yenileyen ve uyum sağlayan bilincine sahip olmak zorundadırlar.  

Sonuç itibariyele yenileme ve uyum sağlama bilincine sahip olmak için, Kur’an-ın ilk ayetinde buyurduğu gibi insanlar okumak, araştırmak ve sorgulamak zorundadırlar. 

Dolayısıyla Medeniyetin kapısı, ilim ile bilim kapısıdır. Ilim ile bilim kapısı, kendini yenileyen ve çağa uyum sağlayan medeni insan olma kapısıdır.
Aşk ile, gerçeğin demine Huu... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Emeğin ve Emekçinin bayramı, 1 Mayıs kutlu olsun...
Uluslar arası işçi, emekçi, birlik ve dayanışma sembolü olan 1 Mayıs’ın; Yüzyıldan fazla bir süre önce, Amerikan Emek Federasyonu’nun „sekiz saat 1886 Mayıs’ının biri itibariyle yasal günlük çalışma suresi olmalıdır“ ifadelerini taşıyan tarihsel önergeyi kabul etmesi ile başlamıştır. 

Dayanışma ve emeğin sembolü olan 1 Mayıs, 36 kişinin hayatını kaybettiği yaklaşık 130 kişinin yaralandığı gün, tarihe Kanlı 1 Mayıs adıyla geçmiştir. 

1 Mayıs tarihçesi; Emek, emeğe saygı ve işçi haklarını içermektedir. Bu hakların elde edilmesinde kaç kişinin emeği ve kanı vardır. 

Umut ile koşarak hayata, 
Işçi ve emekçinin peşinde, 
Kanmadan,yılmadan, umuda, 
Kutlu olsun bir mayıslara. 

Işçiler emekçiler el ele, 
Yürüyecek tek yüreklere, 
Dolacak meydanlar can cana,
Kutlu olsun tüm emekçilere. 

Bir mayıs emekçilerin bayramı, 
Yürekler coşkun sarıyor umutları, 
Coşkun haykırışlarla doldurarak alanları, 
Kutlu olsun emekçi bayramı.

Selçuk Şen 

Işçi hakları ve emeğe saygının dünyada hak ettiği yeri alacağını umut ediyoruz. Birlik ve dayanışma inancı ile; Emek, barış ve özgürlük mücadelesinde tüm ezilenlerin 1 Mayıs-Emek ve Dayanışma bayramı kutlu olsun.  

Iş, ekmek ve özgürlük için 1 Mayıs emeğin, emektarın, alın teri döken Dünya emekçilerin ve dayanışma günü kutlu olsun. Yazıklar olsun kul hakkı çalıp yiyenlere, selam olsun alın teriyle kazanıp yaşam mücadelesi veren mazlum insanlara…  

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=


Ibadetini Allah’a, insanlığını da insanlara anlat...  
Ibadet, nedir ve niçin yapılır? Önemli olan da bu noktayı çözmek ve anlamaktır.
 

Ibadet, manevi huzur için gerekli olan bir eylemlerdir. Allah’ın ibadete ihtiyacı olmadığına göre, ibadet insanlar içindir. Çünkü insan, yaradılışı gereği kötü ile iyi nefislere sahiptir.  

Dolayısıyla bu iki nefis veya güç, yaratılıştan beri birbirine rakip ve birinin diğerinden üstün olma amacı güdülmektedir. 

Ibadetin eylemi kötülükten uzak durmak, kötü alışkanlıklardan arınmak, hatayı azaltmak, kula kulluk etmemek ve kendi özündeki manevi huzura kavuşmak için iyilik yapmak, doğru sözlü olmak, özgürce düşünmek, yardım sever olmak, paylaşımcı olmak gerekir. 

Fakat günümüzde, şahit olduğumuz durum hiç de böyle değildir. Göstermelik ibadetler, görkemli sofralar, oruç tutmalar, israf üzerine israf, din tücarlığı, vs. vs. Maalesef saymakla bitmiyor. Hatta sefalate, açlık, yokluk içinde olan insanlara sabırlı olmayı tavsiye eden sözde ahlaksız din adamları kendileri varlık içinde dem vurmaktadırlar. Bu demi de, sabredin dedikleri insanların sırdından vurmaktadırlar.  

Ey insanlar! Ham ervahlıktan kurtulun, aklınızı olgunlaştırın, aklınızın gücüyle yaşayın, anladığınız dilde Hakk kelamını okuyun, ibadetinizi yerine getirin ki din telalcıları sizlerin iyi ve manevi değerlerinizi kendi nefislerine peşkeş çekmesinler. 

Çünkü ibadetini insanlar için yapmıyorsun. Dolayısıyla yaptığın ibadetin, duanın, gülbengin mükafatını insanlar değil Allah sana vermiyor. O zaman insanlara gösteriş yapmaktan vaz geçmeliyiz. Öyle bir tenha yerde, kimsenin göremiyeceği, Allah’la, vicdanınla ve iç dünyanla baş başa kalabilecek bir yerde ibadetini yap.

Ancak iyiliğini, fedakarlığını, dostluğunu, hoşgörünü, paylaşımcılığını, yardımlaşmanı, umut olmayı da insanlara yap ki insanlık vasfında yerini bulasın.  

Demek ki işin gerçeği bu iki noktaya bağlı kalınmadığı zaman yapılan ibadet, okunan gülbenk ile dua, çekilen besmele ile salavat, zikrin, vs. beyhudadır. Cilalnın parlaklığına aldanmayalım, özümüze dönelim ve özümüzle hesaplaşalım ki huzura varabilelim. Amaç, ibadetin özüne varmaktır. 

Çünkü gerçek huzur, göstermelikte değil doğal halimizdedir. O zaman ya göründüğümüz gibi olalım ya da olduğumuz gibi olalım. Göstermeliğe önem verenler, aklın olgunluğuna erişmemiş insanlara mahsustur. Onlar başkalarına bakarak yaşarlar. Ancak aklın olgunluğuna ve hayatın manasına ermiş insanlar, çağın medeni insanları gibi kendine bakarak yaşarlar.  

Sonuçta insana tüm kötülükleri yaşatan veya yaptıran insanın kendi nefsidir, bilgisizliği ve hamlık halidir. O zaman en büyük savaşımız, kendi nefsimizle savaşmaktır. Nefsimizi dizgin hale getirerek hiçlik makamına erişmektir.
Aşk ile, nefsini bilene ve hiçlik makamına varabilene aşk olsun...
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Insan benim ve ben, insanın sırrıyım...
Ilahi sır olan Allah, bilinmesi için kainatı yaratmıştır. Allah’ın fazilet ile hikmetinin özellikleri ruhun yaratılışında saklıdır. Insanın görevi ise, düşünen aklı sayesinde bu sırrın farkına varmasıdıır. Bu sırrı ortaya çıkarmak için, insanı yaratmıştır.  

Bundan dolayıdır ki Allah, insanda sır kalmaya devam etmiş ve insan da Allah’ın sırrına erişme kabiliyetine sahip tek canlı varlıktır. Insan-i Kamil mertebesine ulaşmış olan Şahı Merdan Ali, bunun en güzel örneğidir.  

Insanın Allah’ın mekanı olarak gördüğü özü, gerçeği itibariyle Allah’ın kendisidir. Insan-ı Kamil ifadesiyle vurgulanmak istenen varlığın aslı, özü veya hakikati Allah’ın kendisidir. 

Olayın hakikatine hakim olabilmek için, bazı örnekler...
1- Buzdan yapılmış bir heykeli, sudan ayrı bir nesneymiş gibi kabul görebilir. Fakat işin aslına bakıldığında gerçek olan buz ile buzdan yapılan heykel, suyun kendisidir. Yani buzun özü, sudur.
2- Insan, mal ile mülke hakimdir. Fakat mal ile mülk insana hakim değildir. 

Bu anlamlı örneklerden yola çıktığımızda insan, Allah’ın yansımasıdır. Fakat Allah, insanın yansıması değildir. Çünkü Allah, insanı yaratma gücüne sahiptir. Ancak insan, Allah’ı yaratma gücüne sahip değildir. 

Özün öz olarak kalabilmesi için, Hakk ile hakikate nefsen değil ruhen ve kalben bağlı kalmak gerekir. Diğer bir deyimle insanlıktan nasibini almış insanların, özü ve sözü bir olmalıdır. Fakat günümüzde, tüm manevi değerler nefse peşkeş çekilmiştir.  

Dili tatlı, gönlü kara insan düşmanı,
Kula kulluk eden, nursuz mahlukat.
Dilin Allah-u Ekber, gönlü intikamlı,
Insanlıktan nasip almamış mahlukat. 

Allah’ı Allah ile kandırmak mesleğin,
Kul hakkı yemek, kazancındır senin.
Elhamdulillah, müslümanım dersin,
Islamdan nasip almamış mahlukat. 

Seyyid Hakkı, insanlık der şu gönlümüz,
Zalime karşı, mazlumdan yana safımız,
Sevgidir dinimiz, Insan-ı Kamil kıblemiz,
Sevgisiz, merhametsiz, kıblesiz mahlukat.

Ne yazık ki insanlık vasıflarından uzak nefse köle olmuş din tücarları, insanlık binasının tüm mıhenk taşlarını yerinden oynatmışlardır. Yani çeşmenin gözesini kötü bulandırmışlardır. Allah islah etsin.
Aşk ile, gerçeğin demine Huu... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

En değerli varlık insan ise, sen bu değerin neresindesin?
Allah’ın ilahi kelamı yani ilim bilgisi, akla yansır veya doğar. Çünkü akıl gücü, yeteneği madde ve mana aleminin sırrına ulaştıran, sahip olduğu bilgi sayesinde yaratılmış olan mevcudatı kuşatan güçtür. Bundan ötürü insanın varlığı, alemdeki mevcudatın en değerlisidir.
 

Ancak insan sıfatını taşıyan her insan, değerlidir anlamına gelmez. Çünkü aklını olgunlaştıran, medeni erdemliğe kavuşan ve aklında kendi kendini aşmış insanlar değerlidir. Bu manevi değere sahip kişiler kamil, erdemli, olgun, medeni çağın insanı olarak tanımlanırlar. 

Alevi inancına göre aklın olgunluğu, Dört Kapı Kırk Makam mertebelerinde gerçekleştirilen evrimlerdir. Dolayısıyla Dört Kapı Kırk Makam öğretisi, olgunlaşma evreleri olduğundan ötürü akıl boyutunda sır perdeleridir. 

Kişinin özünde yani iç dünyasında bu perdeleri basamak basamak, derece derece aralıyarak Irfan-i öğretiyle ahlaklanarak manevi iç temizliğine kavuşmak ve ilim öğretisiyle ruhunu algunlaştırarak ilahi ilmin kudretine ermektir. 

Ilmin kudretine erişmenin yolu sorgulama, araştırma, okuma, muhabbetle mümkündür. Bunun mümkün olabilmesi için de gayret ve istek gerekir. 

Araştırmanın faydası sorulara güvenilir kaynaklardan çözüm yolları bulmaktır. 
Okumanın faydası, beynin gelişmesini ve güçlenmesini sağlar. Insanın darğacığını yani bilgi birikimini vs. sağlar.

Muhabbetin faydası, bir çok beynin kendi bilgi birikimlerini birbirleriyle paylaşarak eksikliklerin tamamlanmasıyla birlikte kelime darağacığı genişler ve güçlenir. 

Sonuç itibariyle insanı değerli varlık konumuna getiren, ilim irfan boyutunda manevi olgunluğa ulaşmış olmasıdır. Dolayısıyla insanların kendini kıyaslama kreteri, Dör Kapı Kırk Makam meretbeleridir. Yani insanlığın manevi vasıflarıdır. 
Aşk ile, kendini çağın medeni insan konumuna getiren yüreklere aşk olsun... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından, 
=Seyyid Hakkı=

Takdir Allah’a, sorumluluk insana aittir...
Insanın sorumlu tutulması, tamamen insanın iyiliğine ve çıkarınadır. Çünkü insan, kendi hür iradesini kullanarak yapacağı tüm işlerden sorumludur.
 

Örneğin El Enbiya Suresi, 23. Ayette; “O yani Allah, yaptığından sorumlu değildir. Onlar yani insanlar ise, sorumlu tutulacaklardır” buyurmaktadır.

Sorumluluk bilinci neden önemlidir? 
Yapılan işin yanlışı veya doğrusu, iyi veya kötüsü, velhasıl sonuç ne ise, o sonuçtan tamamen kendisinin sorumlu olduğunu kabullenmesidir. Çünkü iyi veya kötü sonuçların hepisi insanı bulmaz. Iyi veya kötü işlere yol açan kararları, kişi kendisi vermektedir. 

Kapıyı kitlemek, tedbirdir. Insanın bu tedbiri alması, rahat ve huzur içinde olmasını amaçlamaktadır. Görüldüğü gibi kapıyı kitlemek ve huzur içinde olmak kararını kişi kendisi vermektedir. 

Dolayısıyla insan, kendi tedbirini almalı ve takdiri de Allah’a bırakmalıdır. Tıpkı yediğimiz yemeğin hesabını ödediğimiz gibi.  

Bu bilince varmak ve tedbiri almak, aklın olgunluğuna bağlıdır. Ancak bir de gördükleriyle yetinen insanlar da vardır. Aklın gücüyle alınan tedbir ve birilerini yaptığını tekrarlıyarak alınan tedbir bir değildir. Takdir edilen tedbir, aklın gücüyle alınmış tedbirdir. 

Bundan ötürüdür ki, insanlar için aklın olgunluğu önemlidir. Önemli olduğu için de aklın olgunluğu için okumak, soruşturmak, sorgulamak gerekir. 

Sonuç itibariyle tedbir almak ve sorumluluğunu yerine getirmek, her bir insanoğlundan beklemek mümkün değildir. Çünkü olgunlaşmamış bir aklın, sorumlu veya tedbirli davranmasını gerektiren yeteneğe sahip değildir.bu yeteneğe sahip olmak için de, eğitim şarttır. 
Aşk ile, kendini eğitebilene aşk olsun.  

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından, 
=Seyyid Hakkı=

Kötüler kötülük yapmaktan bıkmıyorsa, iyiler iyilik yapmaktan neden bıksınlar...
Hatı zatında kötülük ve iyilik, bir dengedir. Bir insanı düşünelim. Dengeyi sağlıyamadığı zaman ne olur? yere düşer.

O zaman denge, neden ve nasıl bozulur?
Vücudun denge siseminde yanlış veya doğru uyarıların gelmesi ve bazen de doğru uyarıların yanlış algılanmasından kaynaklanan dengesizlik halidir. 

Diğer bir deyimle beyin veya beyine giden denge ile ilgili sinirlerin hasarlanması veya bu sinirlerin beyine yanlış uyarılar iletmesi sonucunda dengesizlik oluşur. 

Işte iyilik ve kötlük sistemindeki denge de bu şekilde işlenmektedir. Kötüler kötülük yaptıklarında eğer iyiler iyilik yapmazlarsa o zaman iyilik ile kötülük dengesi bozulur.  

Bazı örnekler vermek gerekirse...
Bir tarafta doğanın yeşillenmesi, denizlerin korunup mavi kalması için gayret gösteren iyi insanlar, diğer tarafta doğa harikası ve deniz manzaralı ormana yapacağı hotel için ormanları yakanlar vardır. Buna benzer sayısızca örnekler vermek mümkündür. 

O zaman insanı, iyi veya kötü yapan etken nedir?
Hatı zatında kötü veya iyi insan, ana rahminde belirlenmediği gibi masum doğar. Ancak insanlar, yaşadıkları ortam ve nefsin durumuna göre kendi tercihlerini yaparlar. Bu tercihin yapılmasında, aklın ham ve olgunluğunun büyük rolü vardır. 

Olgun, erdemleşmiş bir akıl insani değerlere sahip çıkmayı, kutsal inançları uğruna faydalı olmayı bir insanlık vazifesi olduğu bilincine sahip iken olgunlaşmamış, erdemleşmemiş bir akıl yani kötü insanlar ise zengin olmak, şan şöhret olmak, rahatları için tüm insani değerleri kendi nefsleri için kullanırlar.  

Diğer bir deyimle insanlık ve kutsal inanç değerleri umurlarında değildir. Çünkü kötü insanlar, akıllarıyla değil his ve duygularıyla hareket ederler.  

Sonuç itibariyle iyi insanlar nefsini tüm güzel manevi değerlere kurban ederken ve kötü insanlar ise, tüm bu güzel manevi değerleri kendi nefsine kurban ederler. Umudumuz, iyiler ile kötülerin dünyasında, hep iyiler kazansın ki dünya hep yeşil ve mavi kalsın.
Aşk ile, gerçeğin demine Huu... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Bir kırıntı, bir ekmeğin bütünüdür... 
Asıl nankörlük, kırıntıların kıymetini bilmemek ve şükretmemektir. Çünkü kırıntılar olmasa, etmeğin bütünü olmaz. Dolayısıyla önce kırıntılara şükretmek gerekir.  

Kendi vücudumuzu düşünelim. Acaba bizim vücudumuz kaç uzuvdan yani kırıntılardan meydana gelmiştir? Bu noktayı çözdüğümüzde veya anladığımızda o zaman kırıntıların kıymeti anlaşılır. 

Bir ekmek, nasıl meydana gelir veya bir ekmek, kaç kırıntıdan meydana gelri? Ona bakalım...
Buğday kırıntıları yani tohum tarlaya ekilir buğday olur, buğday belli aşamlardan geçerek hazırlanıp öğütülür, öğütülen buğday taneleri yani kırıntıları un olur, un kırıntıları hamur olur, hamur haline gelmiş un kırıntıları ateşte pişip ekmek olur. Görüldüğü gibi kırıntılar olmasa, tam ekmek olmaz.  

Demek ki ekmek, tek bir maddeden ibaret değildir. Tıpkı sayısızca uzuvların bir araya gelip bir vücüdu meydana getirdiği gibi.  

Allah’ın, adaletine ve hikmetine bakar mısınız? Sayısızca kırıntılar bir ekmeği ve sayısızca uzuvlar birlenip bir vücudu meydana getirmiştir.  

Buradaki adalet, çokluğun birlenmesi ve birlenip bir olmasıdır. Tıpkı insanların, cemevinde bir araya gelip ibadette gönülleri birlemesi gibidir. Sonuçte esas olan birliktir, beraberliktir, paylaşmaktır ve sahiplenip birlenmektir. 

Dolayısıyla önce kırıntıların kıymetini bilmek gerekir. Kırıntıların kıymeti bilindiği zaman tam ekmeğin kıymeti zaten bilinmiş olacaktır.
Aşk ile, gerçeğin demine Huu... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...